ATÖLYELER
- Queer@Campus - 7 Aralık 13.30-15.00
Yürütücü: Alperen Narmanlı
Bu atölyede üniversite kampüslerinin bir yaşam ve sosyalleşme alanı olarak queer bireyler tarafından nasıl deneyimlendiği ele alınır ve katılımcılar arasında bir deneyim paylaşımı ortamı oluşturulur. Farklı üniversitelerden gelen/mezun olan queer bireylerin kampüslerinde “ne kadar queer olduklarını,” kampüslerinde olan diğer queer bireyler ve queer olmayan bireyler ile nasıl bir etkileşimde bulundukları konuşulur. Bu etkileşimlerin boyutu arkadaşlık, flört, partner ilişkileri çerçevesinde ele alınabileceği gibi kampüste bulunan akademisyenler, personeller (özellikle öğrenci toplulukları ile ilgilenen birimler) ve esnaf (“queer-friendly” olan veya olmayan kafe vb. ortamlar ve sahipleri) gibi farklı gruplar ile etkileşimleri de atölye içerisinde tartışılır.
- Kadın Gözünden Kent Deneyimi - 7 Aralık 15.15-16.45
Yürütücüler: Gizem Büyücek, Sezen Savran Penbecioğlu
Tarih boyunca şehirler ağırlıklı olarak erkekler tarafından ve erkek bakış açısına göre planlanıp tasarlandı. Bu süreçte kadınların kentlerdeki farklı ihtiyaç ve deneyimleri gözardı edildi, dışlandı. Geleneksel olarak ihtiyaç ve beklentiler bakımından tipik kentli bireyin orta yaşta, ortalama boyda, göçmen olmayan ve fiziksel engeli bulunmayan bir erkek olduğu varsayıldı ve bu kabul hala güçlü bir şekilde varlığını koruyor. Sonuç olarak dünyadaki milyonlarca kadın; kentte yer kaplama, güvenlik, gündelik ihtiyaçlar, sosyalleşme, çalışma dışı zaman faaliyetleri, vb. bakımından dezavantajlı hale geldi. Çünkü ataerkil toplumsal normların mekâna yansıması; kadınların kent mekanındaki hareketlilik, güvenlik ve fırsatlara eşit erişiminin önünde engel teşkil ediyor. Bu noktada, yapılı çevrenin tasarımının mevcut eşitsizlikleri derinleştirebileceği gibi, bunlara meydan okuma potansiyelini de içinde barındırdığını düşünüyoruz. Kadının kent içi deneyiminin tasarım ve veri toplama süreçlerine dahil edilmesinin olumlu anlamda bir değişimi/dönüşümü mümkün kılacak önemli bir adım olduğuna inanıyoruz.
Böyle bir paradigma değişimi için öncelikle kentlerin mekânsal, ekonomik ve sosyo-kültürel boyutlarda yansız/tarafsız varlıklar olmadığını kabul etmek önemli. Kente kadın perspektifinden bakmak, hem düşüncede hem eylemde radikal bir değişim gerektiriyor. Kentsel mekanların cinsiyetli doğasını anlamak bir nevi gözün önündeki perdenin çekilmesi gibi. Cinsiyet duyarlı mekânsal planlama ve tasarımla birlikte kadınların ihtiyaç ve isteklerinin dikkate alınacağı daha nitelikli ve gelişkin bir gündelik hayat akışına sahip olacaklarını biliyoruz. Bunun bilinciyle bir atölye kurgusu olarak tanımlı bir kent mekanına kadınların gözünden “birlikte” bakmayı öneriyoruz. Böylece bu yöndeki farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Yöntem olarak atölye, kadın çalışmaları ile kentsel çalışmalar alanlarının ilişkisi üzerine kısa bir bilgi paylaşımı ile başlatılacak. Uygulama aşamasında anonim bir kent meydanının detaylı videosu birlikte izlenecek. Katılımcılardan videodaki meydanı izlerken güvenlik, kent içi hareketlilik ve kent donatıları olmak üzere üç temel başlık üzerinden tespitlerini not almaları istenecek. Böylece olumlu ve olumsuz yapılı çevre özellikleri kayıt altına alınacak. Sonrasında kolektif biçimde, verili kent meydanının kadın deneyimine göre mekânsal eksiklikleri ya da sunduğu olumlu çıktılar değerlendirilecek. Bu deneyimlerin mekânsal planlama ve tasarım süreçlerine nasıl girdi oluşturabileceği ve olası çözüm önerileri tartışmaya açılacak. Atölye çıktısı olarak bu tespitler farklı yöntemlerle (metin, fikir ağacı, haritalama, vb.) deşifre edilecek.
- Queer Migration - 8 Aralık 10.45-12.15
Yürütücüler: Aslı İkizoğlu Erensü, Cenk Özbay, Kristen Sarah Biehl
- Toplumsal Cinsiyet Karşıtlığı İle Mücadeleyi Birlikte Örmek: Akademi ve Sivil Toplum Ortaklığıyla Anlatılarımızı Güçlendirmek - 8 Aralık 13.30-15.00
Yürütücüler: Berfu Şeker, Sevcan Tiftik
DEMOS ve Kadının İnsan Hakları Derneği işbirliğinde yürütülecek olan bu iki saatlik atölye DEMOS’un Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Anlatılarla Mücadele: STÖ ve Aktivistlerin Deneyimleri raporundan hareketle; toplumsal cinsiyet karşıtlığı kavramını, bununla mücadelenin önemini ve akademi-sivil toplum işbirliğinin bu mücadeledeki rolünü ele almayı hedefliyor. Sevcan Tiftik ve Berfu Şeker tarafından kolaylaştırılacak atölye, Türkiye’de ve dünyada toplumsal cinsiyet karşıtlığına dair kurulan anlatılar hakkında katılımcılara bilgi sunacak, toplumsal cinsiyet karşıtı anlatıların kadınlar, LGBTİ+’lar ve göçmenler üzerindeki etkilerini inceleyecektir. İlk kısımda, toplumsal cinsiyet karşıtlığının ne olduğu, küresel bağlamı, bununla mücadelenin neden önemli olduğu ve akademi ile sivil toplumun bu mücadelede nasıl işbirliği yapabileceği ele alınacaktır. Ayrıca anlatıların toplumsal değişim ve farkındalık yaratmada nasıl kullanıldığı ve bu alanda yapılan araştırmaların önemi vurgulanacaktır. İkinci kısımda, katılımcılar kadın, LGBTİ+, göçmen, hayvan hakları, ekoloji spor gibi belli temalara göre gruplara ayrılarak toplumsal cinsiyet karşıtlığı, mücadele yöntemleri ve akademi-sivil toplum işbirliği üzerine tartışmalar yürütecek ve araştırma soruları geliştireceklerdir. Her grup, belirlenen sorular doğrultusunda kısa araştırma özetleri yazacak ve bunları birbirlerine sunacaktır. Atölye, grupların sunumları ve karşılıklı geri bildirimlerle sona erecektir. Bu atölye, toplumsal cinsiyet karşıtlığı ile mücadelede bilgi ve farkındalığı artırmayı amaçlamakta olup, katılımcılara bu mücadele için gerekli becerileri kazandırmayı hedeflemektedir. Katılımcılar, toplumsal cinsiyet karşıtı anlatılarla mücadelede etkili stratejiler geliştirme konusunda yetkinlik kazanacaktır.
- Toplumsal Cinsiyet ve Cinsellik Alanlarında Saha Araştırması Yapmak: Deneyim Paylaşımı ve Metodolojik Yansımalar - 8 Aralık 15.15-16.45
Yürütücü: Tuğçe Kaban
Her saha araştırması sırasında karşılaşılan ve araştırma öncesinde, süresince ve sonrasında deneyimlenen farklı toplumsal cinsiyet ve cinsellik dinamikleri mevcuttur. Eğer araştırma sorumuzun ve konumuzun merkezine toplumsal cinsiyet ve cinselliği oturtmuşsak, tüm bu deneyimler daha da karmaşıklaşabilir. Öte yandan, araştırma sorumuz ve konumuz kadar, biz araştırmacıların toplumsal olarak konumlandığı yer ve saha araştırması esnasında verdiği tepkiler ile geliştirdiği düşünme biçimleri (positionality ve reflexivity) de bu karşılaşılan deneyimlerin karmaşıklığını derinleştirebilir. Tüm bunların yanında, saha araştırmalarımız esnasında ikincil travmalar edinme, tacize uğrama veya çeşitli nefret söylemleri ve şiddet türleri ile karşılaşma gibi deneyimler de yaşanabilir. Şüphesiz ki tüm bunlar, araştırma sorularımızı, yöntemlerimizi ve bulgularımızı doğrudan etkileyen faktörler haline gelmektedir. Fakat bunun da ötesinde, çoğu zaman -özellikle lisansüstü öğrencisi araştırmacılar olarak- terapi gibi ruhsal sağlığımızı korumaya yönelik araçlara erişemeyebildiğimizi de düşündüğümüzde, tüm bu sahada yaşadıklarımıza dair duygu ve düşüncelerimizi birbirimizle paylaşarak üzerine birlikte düşünmek hayati bir önem taşımaktadır.
Bu noktada bu atölye, toplumsal cinsiyet ve cinsellik alanlarında saha araştırması yapmış ya da yapmakta olan araştırmacıların saha dinamiklerini ve deneyimlerini paylaşacakları, metodolojik olarak birbirlerini besleyecekleri ve dayanışma içinde olabilecekleri bir buluşma noktası oluşturmayı hedeflemektedir. Saha araştırmalarımızda deneyimlediğimiz zorluklarla başa çıkma yollarını tartışırken, aynı zamanda bu alandaki bilgi birikimine ve farkındalığa katkıda bulunmak da amaçlanmaktadır. Bu atölye, toplumsal cinsiyet ve cinsellik alanlarında saha araştırması yapan araştırmacıları, hem metodolojik olarak derinlemesine tartışmalara katılmaya hem de kişisel deneyimlerini paylaşarak topluluğumuzun dayanışmasını güçlendirmeye davet etmektedir. Nihayetinde, birlikte toplumsal cinsiyet ve cinsellik çalışmalarında paylaşma ve dayanışma yoluyla daha güçlü, daha dirençli ve daha kapsayıcı bir araştırma ortamı yaratmak amaçlanmaktadır.